Don’t Learn "English with Zack"
Evet, bu yazımı çok farklı bir başlık ve ana
fikirle sunmaya niyetlenmiştim fakat sizlere akıcı konuşma konusunda yardımcı
olabilecek kaynak tavsiye edebilmek üzere giriştiğim araştırma bu yazıyı öne, tavsiye
listesini de daha detaylı bir inceleme yapmam gerektiğini düşünerek ileri bir
tarihe çekmeme vesile oldu. YouTube’da denk geldiğim bir kanal (English withZack) üzerine içeriği neredeyse tamamen değiştirdim.
Ben YouTube’a 2011 senesinde kaydolmuşum, bu web
sitesini başlatana kadar bir izleyici olarak hem eğlenmek hem öğrenmek için zevkle
kullanmıştım. Hatta derslerimde materyal olarak kullandığım pek çok başarılı
video da bulmuştum. Şimdi ise ihtiyaç duyduğumda bu web sitesine yönelik içerik
paylaşmak üzere yeniden düzenledim. Öğretmenlik mesleğini çok sevmeme ve
Türkiye’de eğitimin her yönüyle yeniden geliştirilmesini çok önemsiyor olmama
karşın iki senedir çok farklı bir sektörden geçimimi sağlıyorum ve kafamdaki
ideale ayırabileceğim vakit de maalesef ki sınırlanıyor. Bu yüzden halihazırda
yapılmış faydalı işleri de paylaşmak istiyordum. Zaten artık öğretmenlik
mesleğinin görev tanımının da dönüşeceğine inanıyorum. Günümüzde herhangi bir
konuda bilgiye ulaşmak çok kolay. Öğretmenler hem branşlarında hem değerler
konusunda eğitim, öğretim faaliyetlerine ek bu medya ve internet okur yazarlığı,
doğru bilgiye ulaşma ve doğru öğrenme yöntemlerini seçebilme konusunda yol
gösterici rolüne de bürüneceklerdir. Bu bloğu başlatmamın sebebi de tam olarak
bu konuda fayda sağlama isteğim.
Yazımı planlarken ilk aktarmak istediğim düşünce
şuydu; "yabancı dil öğrenim serüveniniz boyunca dilin doğal konuşanlarından
(native speakers) imkanlarınız doğrultusunda mümkün olabildiğince çok yardım
alın. Diziler, filmler, şarkılar zaten ulaşması çok kolay harika kaynaklar; bunlara
ek bir native speaker’dan da şartlarınızın el verdiği ölçüde (yurdışı
ziyaretleri, sosyal medya arkadaşlıkları, özel ders, youtube kanalları, vs.) faydalanmanın
yollarını bulabilirsiniz. Bizim öğrencilerimize her fırsatta vurgulamak istediğimiz gibi
öğrenmek istediğiniz dilin kültürüne de aşina olmanız ve doğal bir öğrenme
ortamında bulunmanız önemlidir." ve sonra fark ettim ki bu konu zaten o kadar fazla kez
aşırıya kaçarak vurgulanmış ve pazarlama yöntemi olarak kullanılmış ki benim
kurulması gereken bazı dengelerden bahsetmem daha isabetli olacak.
Şu ana kadar lisanım döndüğünce yapsanız iyi olur
tavsiyeleri vermeye çalıştım, şimdi uzak dursanız iyi olur demek istediğim
birkaç başlık açmak istiyorum.
Yabancı dili bir bebeğin kendi anadilini öğrendiği
gibi öğrenmeye çalışın. İmkanlarınız doğrultusunda mümkün olduğunca çok maruz
kalın ve kurallarını da mutlaka öğrenin. Bir dile hakim olmak için dil
becerilerinizi (dinleme, konuşma, okuma, yazma, kelime ve dil bilgisi) dengeli
şekilde geliştirmeniz gerekir.
İmkanlarınız doğrultusunda diyorum çünkü herkesin
yurt dışında yaşamaya ayıracak zamanı, bütçesi veya isteği olmayabilir. Bu evet
en ideali veya kestirmesi olabilirdi ancak olmazsa olmaz değil. Diziler,
filmler, şarkılar, çeşitli konularda çekilmiş videolar ve sosyal medya ile de
maruz kalmanız ve pek çok yöntem geliştirmeniz mümkün. Lütfen pazarlamacıların
bu konuda bir şeyleri eksik yapıyormuşsunuz hissine kapılmanıza sebep olmasına ve
bundan fayda sağlamalarına izin vermeyin. Motivasyonunuz ve çabanız devam ettiği
sürece her koşulda İngilizce öğrenebilirsiniz.
Kim bu pazarlamacılar?
Pazarlamacılar madde 1: İran’lı, Nijeryalı, Suriyeli kişileri
native öğretmenler olarak (tabirimi maruz görün fakat şu an çok caiz) kakalayan öğretim kurumları.
Yanlış anlaşılmak istemem, çalıştığım kurumlarda
görev yapan pek çok farklı ülkeden gelmiş öğretmen arkadaşım oldu. Hem de çok
sevdiğim kişilerdi. Fakat bu native öğretmen meselesi o kadar farklı yorumlanıyor
ki, durum maalesef buralara geldi. Bir kere native ve yabancıyı ayırmak
gerekir, native speaker bir dili doğal olarak öğrenmiş ana dili olarak konuşan
kişidir. Ve mesleği öğretmenlik olmasa dahi konuşma klüpleri, konuşma dersleri
gibi saatlerde görevlendirilirler. Herhangi bir dilbilgisi kuralı öğretmelerini
beklemeyiz, öğrencilerle konuşma aktiviteleri düzenlemeleri faydalı ve
yeterlidir.
Eskiden, benim öğrencilik yıllarımda zaten
herhangi bir özel okulda speaking (konuşma) derslerimize giren eğitimli,
vasıflı ve mesleki lisans sahibi İngiliz öğretmenlerimiz oluyordu. Şüphesiz
öğrenme sürecimize çok olumlu katkısı olan bir uygulamaydı. Özellikle İngiliz
diyorum çünkü okulda İngiliz İngilizcesi öğretiliyordu. Yoksa Hindistan,
Pakistan, Kenya, Zimbabve ve daha pek çok ülkede de İngilizce resmi dillerden. Ve
tahmin edeceğiniz üzere hepsi farklı aksanla konuşuyor.
Fakat bugün kurumlar için işler değişti. Eğitimli
bir Amerikalı veya bir İngiliz maalesef ki ülkemiz koşullarında çalışmayı kendi
özel bir sebebi yoksa kabul etmiyor. Belli başlı saygın, köklü veya çok pahalı
eğitim sunanlar dışındaki bu mantar gibi türeyen ve kısıtlı imkanlarla günü
kurtarmaya bakan özel kurumlar da zaten bu öğretmenleri tatmin edecek imkanları
sunamıyor. (Türk öğretmenlere bile normal haklarını ödemek istemediğinden
lisanssız kişileri ucuz işgücü olarak görüp derse sokanlar var, o kadar söyleyeceğim).
Ancak öğrencilerden ve öğrenci velilerinden çoğu zaman bu yönde bir talep geliyor,
haliyle üzülerek söylüyorum ama ticari rekabetin çok olduğu eğitim sektöründe Türkiye
harici bir pasaporta sahip olan herkes eğitim düzeyine bakılmaksızın native öğretmen
olarak pazarlanabiliyor.
Ayrıca bu aksan meselesini de çok abartıyoruz. Bir
Fransız, Fransız gibi, bir İtalyan, İtalyan gibi, Bir Rus da Rus gibi İngilizce
konuşuyor. Bu tüm dünyada böyle. Bir dili bebekliğinde öğrenmeyen kişilerin
yabancı olduğu anlaşılıyor. Ne sakınca var sizce bunda? Yabancı dil konuşurken
maksadımız kimliğimizi saklamak değil ki, iletişim kurmak. Kelime ve dil bilgisine
ne kadar hakim olur, doğru telaffuz etmeye gayret ederseniz o kadar etkili
iletişim kurarsınız.
Neticede native öğretmen evet konuşma becerileri
için faydalıdır fakat olmazsa olmaz değildir. Zaten dil sınıflarında tüm bilgi
öğretmen tarafından aktarılmaz, görsel-işitsel pek çok materyalden
faydalanılır. Şu yazımda ideal bir yabancı dil sınıfından daha detaylı
bahsetmiştim. Bir öğrenci veya bir veli olarak kurumu sırf aslında native bile olmayan
native imkanı sunduğu için tercih ediyorsanız, bilmeniz gerektiğini düşündüm. Ayrıca
okul çağındaki öğrenciler için devlet okullarında da çok kıymetli öğretmenler
var, ders saatleri maalesef yetersiz ancak bireysel çaba ile her koşulda bir
yol bulunabilir.
Pazarlamacılar madde 2: Kendisini sırf İngiltere’de,
Amerika’da dünyaya geldi diye uzman ilan etmiş, Türklerin tevazu ve sıcak
karşılamasıyla da egosu kabarmış, salladıkça sallayan gerçekte ne idüğü belirsiz kişiler.
Sapla samanı ayırmak gerek, sadece yabancı dil
öğrenirken değil, her branşta, hayatın her alanında...
Bakın bu cahil cesareti her alanda çok tehlikeli. Niyeti
iyi de olsa ne bilmediğinin ya da neyi yanlış bildiğinin farkında olmadığı için
haddini aşmasını bir kenara koyuyorum, çok kişiye çok büyük zarar verecek bir
girişim. İşte bugün bariz bir örneğine rastlayarak yazımın başlığını
değiştirdim. Kanalı paylaşmam etik mi muhakemesini de yaptım ve bir sakınca görmüyorum
hatta mümkün olduğunca çok kişiye ulaşabilmeyi umuyorum ve hiç tarzım olmasa da
hayatımda belki ikinci veya üçüncü kez hiç tanımadığım birinin bir paylaşımına tepki
yorumu yapma ihtiyacı duydum. Öyle bir hışımla yazmak istemişim ki hatalı
ifadeler vardı, sizinle paylaşmak istediğimde farkına vararak düzeltmeye gayret
ettim.
Konuyu bu kişi üzerinden açtım ama maksadım
faydalanabileceğiniz native öğretmenlerin de bir listesini yapmaktı. Eminim
araştırmayı sürdürünce onlarca bulacağız. Bu kanalın ise sanıyorum iki
videosunu seyredebildim. Birinde Türk öğretmenler için “size yalan söylüyorlardır”
diyordu, bir diğerinde de tüm İngiliz dilbilimciler tarafından ortak şekilde
açıklanan bir dilbilgisi kuralını (will, going to) “Türkiye’de size yanlış
öğretiyorlar” diyerek günlük konuşmalardan alıntılarla çürütmeye çalışıyordu. Ve
asıl acıklısı binlerce takipçisi hatta ücretli üyesi var. Bu yanlış bilgilerle
dolu videosunun altına pek çok öğrenci “Abi sağol bize hep böyle öğrettiler,
aydınlandım” tarzı yorumlar yapmış. İşte medya veya internet okuryazarlığı burada
devreye giriyor. Evet öğrenmek için imkan çok ancak doğru bilgiye ulaşabilmek
ve ihtiyaçlarımızın farkında olan kişiler tarafından suistimal edilmemek için de
uyanık olmamız gerekir. Belki bu kanalda çok pratik ve faydalı bilgiler de vardır
devamını izlemeye gerek duymadım, bilmiyorum fakat en azından kimden ve nereden,
neyi kabul edebileceğimizi ayırabilmeliyiz.
Bir kişi bir dilde sırf anne babasından ve
çevresinden öğrenebildiği kadarıyla ustalaşıp, başkalarına da öğretebilecek
vasıflara sahip olabilseydi, biz de okullarımızda dilbilgisi ve Türkçe dersleri
açmaya gerek görmez, eğitim fakültelerinden Türkçe branşını kaldırır isteyen herkesi Türkçe
öğretmeni ilan eder, dünyaya salardık.
Pazarlamacılar madde 3: Size hafıza teknikleriyle
İngilizce öğreteceğini iddia eden yayıncılar, yayınevleri, kurumlar veya bu
yönde içerik veya hizmet satmaya çalışan her kimse.
Hafıza teknikleri konusunda epeyce tanınmış bir
öğretmenle ortak bir çalışmamız olmuştu. Öğrencileri bu hafıza tekniklerini kullanarak
alakasız sayıları çok kısa sürede akıllarında tutup söyleyebiliyorlar. Hatta
bunun yarışmaları düzenleniyor, gerçekten çok etkileyici ve fakat aynı öğretmen
arkadaşımın İngilizce konusunda da hafıza teknikleri çalışmaları vardı. Kendisi
Türkçe’yi aksanlı konuşuyor, İngilizce’yi de hiç bilmiyor. Fakat yıllarca
sözlüklerden kelime bularak, kelimelerin telaffuzunu dahi araştırmadan anlamlarının
kolay hatırlanmasını sağlayacağını düşündüğü bazı hikayeler yazmış, dosyalar dolusu, gerçekten
ciddi bir emek harcamış. Emeğine saygısızlık etmek istemem ancak kendisine (sorduğu
için) hafıza teknikleriyle İngilizce öğrenilemeyeceğine dair görüşümü yıllar
önce nedenlerini de açıklayarak dile getirmiştim, sanıyorum yine de
çalışmalarını sürdürmüş. Belki bir yabancı dil bilseydi, bunun mümkün
olmayacağına, bilen kişiler tarafından da gülünç karşılanacağına ikna olurdu. Bilemiyorum.
Kendi sosyal medyasında paylaştığı bir örnek
vereceğim:
Kelime: bread (ekmek)
Hikaye: Brad Pitt (bunu da "Bred pit" diye yazmış) (ünlü
aktör) elindeki somun ekmeği göstererek ben ekmek yediğim için yakışıklıyım
diyor.
Şimdi :)) ne tarafından tutayım bilemedim. Bir kere
bu iki kelime farklı telaffuz ediliyor. Zaten Türkçe ve İngilizce dillerinde
kullanılan sesler çok farklı, hadi diyelim bu hikayeleri iki dili de çok iyi
bilen biri yazmış ve sözcüklerin çoğu için -mümkün değil ama- telaffuzları da bir
şekilde tutturmuş olsun. Bir dil öğrenmek kelime ezberlemekten ibaret değil ki.
Bu yöntemden ancak İngilizce sınavına son gün çalışan bir öğrenci sayfalar
dolusu yeni kelimeyi hatırında tutmak için faydalanabilir. Ne yapacaksınız
fırına gidip ekmek istemek için Brad Pitt hayali mi kuracaksınız? Ee? Sadece
ekmek mi diyeceksiniz? Cümle arkadan başka tekniklerle mi gelecek? Bu maalesef ki
dil öğrenmeniz için yeterli olamayacak bir yöntem, boşuna bu tarz vaatlerle
gelenlere vakit ve para harcamayın.
Pazarlamacılar madde 4: Hipnoz ile 7 günde İngilizce
öğren!
Böyle bir şey mümkün olsaydı her hafta yeni bir
dil öğrenir tüm dünya dillerini çözerdim. Seviyorum çünkü sonuçta. Şimdi hiç
uzmanlığım olmayan bir konuda atıp tutmak istemem, hipnoz neticede bilimin
kabul ettiği bir yöntem ve benim uzmanlık alanım değil ancak uzmanlık alanı
olan kişiler de diyor ki, hipnoz bir eğitim değil telkin yöntemidir, öğrenmeye
engel zihinsel bazı engellerin kaldırılmasına veya performansın artırılmasına
yardım edebilir fakat hipnoz ile bir şey öğrenmeniz mümkün değildir. Bunu
yapabildiğini iddia eden kişiler de uzman değildir. İngilizce öğreneceğim diye merdiven
altı terapistlerine başvurmayınız.
Pazarlamacılar madde 5: Bilmem ne English Center’da
şok kampanya, 10 günde İngilizce öğren, öğrenemiyorsan bir kur daha gel, yine
öğren, hem bir kur alana bir tane de bizden zaten kiii…
Ne yaptınız? İngilizce öğrenme süresinde de mi damping
yaptınız?
Bir şekilde 10 günde İngilizce öğrenebileceğinize ikna olarak
görüşmeye giderseniz söyleyecekleri şey açtıkları hızlandırılmış kurla 10 günde
A1 seviyesini bitirerek temel İngilizce bilgisine sahip olacağınızdır. Öğretmenlik
yapmaya tüm Türkiye’ye yayılmış şubeleri olan ve sık sık böyle kampanyalar
yapan bir dil kursunda başladım oradan biliyorum. O kadar büyük beklentilerle
gelen insanlara vadettikleri şey için ders saatim yetersizdi, kendi
hazırladığım çalışma kağıtlarını dağıtmak istedim ancak sanırım bir çeşit ekonomi yapıyorlardı,
fotokopi çekme isteğim garip karşılandı :), ben de Facebook grubu açıp oradan paylaşmıştım,
henüz Whatsapp da yokmuş demek ki. 10 günde pek çok kalıp, kural ve kelime
öğrenebilirsiniz ama bir dil öğrenemezsiniz.
Ve yabancı dil öğrenmek bireysel bir yolculuktur, en
ideal koşullar sağlanmış olsa dahi motivasyon, düzenli ve verimli çalışma ve
devamlılık gerektirir. Bir devlet okulunda kısıtlı imkanlarla okuyan bir öğrenci
de öğrenebilir, 90 yaşında biri de. Kendi sürecinizi başkalarıyla kıyaslayıp motivasyonunuzu
düşürmeyiniz ve bahsettiğim tür kişi ve kurumlarca suistimal edilmeyiniz. Kolay ve keyifli çok yol var fakat kestirmeden,
hiç emeksiz bir yol yok ne yazık ki.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Sevgiler,
Ms. Andıç